Türkiye ve Danimarka İklim Kanunları: Ortak Hedeflere Farklı Yaklaşımlar

Türkiye, 2 Temmuz 2025’te kabul edilen ilk İklim Kanunu ile iklim değişikliğiyle mücadelede yeni bir döneme adım attı. Bu kanun, ülkenin Paris Anlaşması taahhütleri ve 2053 net sıfır vizyonu doğrultusunda yeşil dönüşümünü hızlandırmayı amaçlıyor. Danimarka ise 2020’de yürürlüğe giren İklim Kanunu ile Avrupa’da öncü ülkelerden biri haline gelmişti. İki ülkenin deneyimleri, farklı ekonomik ve siyasi koşullara rağmen benzer hedefe yönelen iki ayrı yol haritası sunuyor.
İklim Hedeflerinde Zaman Çizelgeleri
Avrupa’da iklim kanunları, Paris Anlaşması’nın ardından özellikle 2010’lu yılların sonundan itibaren gündeme alınmaya ve emisyon azaltım hedeflerine odaklanarak kabul edilmeye başlandı. Danimarka’nın 2020’de yürürlüğe giren İklim Kanunu da bu çerçevede özellikle sera gazı emisyonlarının hızlı ve kalıcı biçimde azaltılmasına odaklanıyor.
Türkiye’nin iklim kanunu, 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini merkeze alıyor ve uzun vadeli bir vizyon çiziyor. Danimarka’nın kanunu ise daha yakın vadeye odaklanıyor: 2030’a kadar 1990 seviyelerine göre %70 emisyon azaltımı ve 2050’de iklim nötrlüğü. Ayrıca 2025 için belirlenen %50–54 azaltım hedefi, sürecin düzenli olarak izlenmesine imkân tanıyor. Bu tablo, Türkiye’nin uzun soluklu bir yol haritası izlediğini, Danimarka’nın ise net hedeflerle ilerlemeyi tercih ettiğini gösteriyor.
Süreç Yönetimi: Yeni Kurumlar ve Bağımsız Denetim
Türkiye’nin kanunu, merkezi düzeyde İklim Değişikliği Başkanlığı ve yerelde kurulacak İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulları ile ulusal ve yerel koordinasyonu güçlendirmeyi hedefliyor. Danimarka’da ise bağımsız bir İklim Konseyi bulunuyor. Bu konsey, hükümete bilimsel danışmanlık yapıyor ve her yıl yayınlanan raporlarla ilerlemenin şeffaf şekilde takip edilmesini sağlıyor.
Piyasa Mekanizmaları ve Finansman
Türkiye’nin iklim kanununun öne çıkan unsurlarından biri Emisyon Ticaret Sistemi (ETS). Bu sistem, ulusal düzeyde karbon fiyatlandırmasını hayata geçiriyor ve özellikle AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ile uyumu kolaylaştırıyor. Böylece ihracatçı sektörlerin rekabet gücü korunurken, özel sektör için de yeni bir yatırım alanı açılıyor. Türkiye aynı zamanda yeşil tahvil ve sürdürülebilir finansman araçlarının yaygınlaşmasını teşvik ediyor. Danimarka’nın yaklaşımı ise bağlayıcı hedefler ve kamusal destekler üzerinden ilerliyor.
Sektörel Dönüşüm: Ortaklıklar ve Farklı Yaklaşımlar
Her iki ülke de enerji, sanayi, ulaşım, tarım ve atık yönetiminde kapsamlı dönüşüm hedefleri ortaya koyuyor. Türkiye, elektrikli ve hidrojenli araç altyapısı, yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması ve döngüsel ekonomi gibi adımlara öncelik veriyor. Danimarka ise kanununda özellikle ülke içinde kalıcı emisyon azaltımı sağlamaya odaklanıyor ve alınan tedbirlerin yalnızca başka ülkelere emisyon yükü kaydırmamasını güvence altına alıyor.
Genel Çerçeve
Türkiye’nin ilk iklim kanunu, ülke ekonomisini yeşil dönüşüme hazırlarken aynı zamanda Avrupa ile uyum sürecini güçlendiriyor. Danimarka’nın kanunu ise daha karalı hedefler, bağımsız denetim mekanizmaları ve küresel liderlik vurgusuyla dikkat çekiyor.
Farklı bağlamlarda atılan bu adımlar, iki ülkenin de benzer hedeflere farklı yollarla ilerlediğini ortaya koyuyor.

Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.