Stiesdal ve Danfoss, büyük ölçekli üretime hazırlanmak üzere yeni bir elektroliz hücresi yığını oluşturmak için işbirliği yaptı. Isı eşanjörü tasarımı da bu konuda önemli bir rol oynadı.
İki şirket, yeni bir hidrojen elektrolizörü çözümü ile hidrojen üretimi ve Power-to-X’in gelişimini hızlandırmak istediklerini bir basın açıklamasıyla duyurdu.
“Danfoss’un temel yetkinliklerinden biri olan ısı eşanjörü tasarımımız, Stiesdal’ın enerji tasarruflu bir elektrolizör ihtiyacına tam olarak uyuyor. Son ticari anlaşmamızla birlikte, hidrojen üretimini ve enerjiden elektriğe geçişi zor endüstri sektörlerinde kilit bir çözüm olarak yeni zirvelere taşımaya hazırız” açıklaması Danfoss Isı Eşanjörleri Kıdemli Başkan Yardımcısı Dennis Appel’den geldi.
Energy Watch’da yer alan habere göre Stiesdal ve Danfoss halihazırda ürünün bir prototipini tasarladı ve test etti. Stiesdal ayrıca Danimarka’daki bir biyogaz ve PtX tesisinde iki ticari elektrolizör tesisi kurdu, ancak şimdi iki ortak çözümlerini daha fazla pazara ve sektöre taşımayı hedefliyor.
Stiesdal Stratejik Ortaklıklar Başkanı Bo Birkemose, yeşil hidrojen üretimini küresel enerji arzının istikrara kavuşturulması ve dengelenmesinde önemli bir adım olarak olarak görüyor.
Danimarkalı enerji şirketi, Orsted Microsoft ile olan mevcut anlaşmasını ilave 1 milyon ton CO2 yakalama hedefi kapsamında genişletti.
Photo: Jacob Ehrbahn
Ørsted ve Microsoft, Avedøre Elektrik Santrali’nden karbon yakalama konusunda yeni bir anlaşma imzaladı.
Bu anlaşma, Ørsted’in on yıllık dönem boyunca ek olarak bir milyon ton CO2 yakalama taahhüdü anlamına gelmektedir.
Taraflar, Microsoft’un Asnæs Elektrik Santrali’nden 2,67 milyon ton karbon azaltma hizmeti satın alacağına dair bir niyet mektubu imzalamış bulunmaktadır.
Duyuruda, Ørsted, Microsoft ile işbirliğinin biyoyakıt tabanlı karbon yakalama ve depolamanın henüz erken aşamada olması nedeniyle ‘Ørsted Kalundborg CO2 Hub’ının geliştirilmesinde kritik bir rol oynayacağını belirtmektedir.
Bu, projenin finansman almasına rağmen, CO2 azaltma sertifikalarının satışından elde edilecek gelirin yatırım kararı öncesinde ve ardından Danimarka finansman programı aracılığıyla sunulan teklife dahil edilmesi kararlaştırıldı. Bu program, ton başına en düşük finansman miktarı ile rekabetçi tekliflere öncelik vermektedir.
Microsoft Enerji ve Karbon Azaltımı Kıdemli Direktörü Brian Marrs, yaptığı açıklamada ”Danimarka’da sorumlu karbon azaltımı geliştirmede öncü olan Ørsted ile bir kez daha önemli bir alım anlaşmasını duyurmaktan gurur duyuyoruz ve bu sırada karbonsuzlaştırılmış bir enerji sisteminin ihtiyaçlarını karşılıyoruz ” dedi.
Sürdürülebilir çevre kavramının ilk ortaya çıktığı tarihten beri bu kavramının önemini kavrayan ve bu yönde adımlar atan bir firma olduklarını belirten Novo Nordisk Türkiye Pazara Erişim ve Kurumsal İlişkiler Kıdemli Direktörü Esra Gökşen, Sabah Gazetesi’nde yer alan röportajında 2045 yılına kadar tüm değer zincirinde net sıfır emisyon elde etmeyi taahhüt ettiklerini açıkladı.
Gökşen, bugün itibariyle dünyadaki tüm üretim tesislerinde %100 yenilenebilir enerji kullanıldığını belirtti. Ayrıca, enjeksiyon kalemlerinin toplanarak geri dönüşüme kazandırılması amacıyla 2020 yılında başlatılan ReMed projesi ile bugüne kadar 2 milyondan fazla enjeksiyon kalemi toplandı. Danimarka’da, enjeksiyon kalemlerinin üretiminden çıkan plastik atığın %90’ını geri dönüştürerek ev dekorasyon aksesuarlarına dönüştürülmesini sağlıyorlar.
Novo Nordisk, “Global 100 Dünyanın En Sürdürülebilir 100 Şirketi” listesinde dünya genelinde 53’üncü, sağlık sektöründe ise 2’nci, Danimarka’da 4’üncü sırada yer aldılar. 2019 yılında ise sürdürülebilir çevre stratejileri olan Sıfır Atık Döngüsü’nü hayata geçirdiler.
Türkiye’de de sürdürülebilir çevre hedefleri doğrultusunda çeşitli aksiyonlar alındığını belirten Gökşen, karbon ayak izlerini azaltmak için verilen yıllık hedefler doğrultusunda, 2023 itibariyle şirket araç filolarını hibrit araçlara geçirdiklerini ve yıllık seyahat planlarını globalden gelen yıllık emisyon hedeflerine göre yaptıklarını paylaştı.
Danimarka Enerji Ajansı tarafından 28 Nisan’da yayınlanan Danimarka’nın İklim Durumu ve 2023 Projeksiyonu’nda yer alan öngörüye göre, 2030 yılında elektrik ve bölgesel ısıtma sektörlerinden kaynaklanan emisyonların neredeyse sıfıra ulaşması hedefleniyor.
Projeksiyonlar ayrıca, yeni önlemler alınmadığı takdirde Danimarka’nın toplam emisyonlarının 2030 yılında 1990 yılı seviyelerine kıyasla yüzde 63,1 oranında azalacağını gösteriyor.
Danimarka Enerji Ajansı, elektrik ve bölgesel ısıtma sektörünün payının 2025 yılında yüzde 3’e, 2030 yılında ise 0,1 milyon ton CO2e’ye karşılık gelecek şekilde toplam net emisyonların yüzde 1’inden daha azına düşmesini bekliyor.
İyileştirilmiş biyogaz, önümüzdeki yıllarda Danimarka’nın ihtiyacı olan gazın büyük bir kısmını oluşturacak. Geliştirilmiş biyogaz 2021 yılında borulu gaz tüketiminin yüzde 22’sini karşılarken, bu oranın 2025 yılında yüzde 50’ye, 2030 yılında ise yüzde 108’e çıkması öngörülüyor.
Benzer şekilde, yenilenebilir enerji santrallerinden elektrik üretimi de 2030 ve sonrasına doğru keskin bir artış gösterecek. Bu yılki beklentilerde elektrik tüketimi geçen yıldan daha yüksek olsa da – esas olarak Power-to-X’ten artan üretim nedeniyle – yeşil elektrik üretiminin 2030 yılında Danimarka’nın elektrik tüketiminin yüzde 117’sini karşılayabilmesi bekleniyor.
Önde gelen iklim ağı Bilim Bazlı Hedefler Programı’nın (SBTi) liderleri, şirketlerin iklim kredisi ve sertifikaları satın alarak CO2 emisyonlarını azaltmalarına izin vermeyi düşünüyor. Ancak bu durum SBTi’ın çalışanlarını ve uzmanlarını yeşil dönüşümün göstermelik bir hâle getirilebileceği ihtimalinden dolayı endişelendiriyor.
Örneğin, Danimarkalı Ørsted ve Grundfos firmaları üretim zinciri boyunca iklime olumsuz bir etkide bulunmamak adına CO2 sertifikaları kullanmayacaklarını ve karbon kredilerinin somut aksiyonlar alınmasına alternatif oluşturmaması gerektiğini açıkladı.
Son yıllarda karbon kredileri firmaların iklim üzerindeki etkilerini azaltmalarına aracılık ediyor. Fakat bu azaltımı kendi üretim zincirlerinde değil, başka yerlerde yapıyorlar. Buna bir örnek olarak fosil yakıt kullanmayı sürdürürken bir taraftan da ağaç dikmek verilebilir. Üretim metotlarını sürdürülebilir hâle getirmek yerine bu yol çok daha ucuz olması nedeniyle firmaların iklim hedeflerine ulaşmalarında rağbet görüyor. Fakat kimi uzmanlara göre bir değişim şart çünkü duyurulan CO2 düşüşlerinin aslında gerçek olmadığı vakalar ortaya çıkabiliyor.
Eleştirileri takiben SBTi politikasını yeniden gözden geçirme kararı alacağını ve yeni politikasını yaz başlamadan açıklayacağını duyurdu.
Vestas’ın 15 MW’lık rüzgâr türbini Jutland’da yer alan küçük kıyı kenti Thyboron’a yerel destek ile kuruldu. Rotor çapı 236 metre, boyu ise 266 metre olan 15 MW’lık devasa türbin, neredeyse Eyfel Kulesi uzunluğunda.
Thyboron türbini türünün ilk örneği olarak piyasaya giriş yaptı. Türbin, Thyboron’daki 60 KW’lık dönüşüm istasyonunun elektrik şebekesine bağlı olacak ve Danimarka ile Avrupa enerji piyasasına 70.000.000 KW elektrik sağlayarak 14.000 hanenin ihtiyacını karşılayacak.
0-Serisi olarak isimlendiren bu türbin operasyonel şartların kaydını tutmak ve doğrulamak gibi ek özelliklere de sahip. Denizin yakınında bir konuma kurulduğu için araştırma ve tadilat yapmaya uygun olmasının yanı sıra henüz test ve uygulama aşamasındayken de kritik operasyonel veriler sağlayacak.
Thyboron türbini Vestas’ın açık ara en güçlü tesisi hâline gelecek ve plana göre Danimarka’da en çok enerji üreten 7 MW’lık rakibini neredeyse ikiye katlayacak.
30 Eylül ve 4 Ekim tarihleri arasında Danimarka, Dünya Hidrojen Haftası nedeniyle, kapılarını dünyanın çeşitli noktalarından hidrojen uzmanlarına açacak. Derin tartışmalar aracılığıyla ortaklıklar kurmak, networking fırsatları ve son teknoloji ürünleri tanıtan sunumlar ile Dünya Hidrojen Haftası yeşil çözümlerin benimsenmesi adına bir ortam sunacak.
Photo by Rafael Classen rcphotostock.com on Pexels.com
Kopenhag’daki Bella Center’da gerçekleşecek olan bu etkinliğin ev sahipliğini World Hydrogen Leaders, Danimarka Sanayicileri Konfederasyonu (DI), Green Power Denmark ve State of Green yapacak. Etkinliğe 900 firma ve 50’yi aşkın ülkeden 3500’den fazla misafirin katılması bekleniyor.
Yakın tarihlerde Danimarka’da düzenlenen müzayedelerde kilosu başına maliyeti 5-8 Euro arasında olması beklenen yenilenebilir hidrojen üretilebileceği ortaya kondu. Etkinlik, düşük maliyetli hidrojen üretimi, geniş ihracat hacmi ve sektörün önemli isimlerinin bulunması sebebiyle Danimarka’da düzenlenecek.
Dünya Hidrojen Haftası’nda toplamda 60 saati aşkın sürelerle birikim ve yaklaşımlarını paylaşacak 350’den fazla konuşmacı bulunacak.
Kopenhag dünyanın ilk karbon-nötr başkenti olmayı hedefliyor. Bölgesel ısıtma için yeşil enerji kaynaklarının kullanılması, bu hedeflere ulaşmada önemli adımlardan biri. Bu nedenle, biyokütle ve fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltmak amacıyla Kopenhag Belediyesi ve Kopenhag Bölgesel Kamu İdaresi HOFOR, Kopenhag’da yaşayanları ısıtmak için deniz suyu ve atık sudan elde edilen ısıyı kullanan yeni ısı pompaları kurmayı planlıyor.
Bugün, bölgesel ısıtma Kopenhag’daki ısıtma talebinin yüzde 98’ini karşılıyor. Gelecekte Danimarka’daki evler daha fazla yeşil enerji çalışmalarıyla, örneğin ısı pompaları aracılığıyla deniz suyu ve atık su kullanılarak ısıtılacak. Kopenhag’da hali hazırda otelleri konuklarını serinletmek için bölgesel soğutmadan yararlanıyor. Limandaki borulardan deniz suyunun pompalandığı sürdürülebilir döngüyle hem enerji tüketimi hem de CO2 emisyonu azaltılıyor. 2023 itibarıyla yaklaşık 8500 otel odası deniz suyuyla çalışan inovatif klimalarla donatıldı. Bu, 2018’deki sayıya kıyasla yüzde 112.5’luk bir artış anlamına geliyor.
Bunların yanı sıra, HOFOR, 2033 yılına kadar, stratejik olarak konumlandırılmış 10 adede kadar ısı pompasını Kopenhag’da işletime açacak ve toplu olarak 300 MV’ye kadar ısı üretimini karşılayacaktır. Zaman içinde bu büyük ölçekli ısı pompaları, HOFOR’un şu anda ısı üretimi için gaz ve petrole dayandığı tesislere olan ihtiyacını kademeli olarak ortadan kaldıracaktır.
HOFOR Enerji Direktörü Gorm Elikofer, bu planla alakalı yorumunda esnekliğin altını çizmiştir.
“Isı bu şekilde elektrikli hale getirildiğinde, tüm enerji sistemine daha fazla esneklik kazandırır. Bol olduğunda yeşil enerjiden faydalanabilir ve maliyetler pahalılaştığında gücü azaltabiliriz.”
Yeşil organize sanayi bölgelerinin ihtiyaç duyduğu yeşil enerji dönüşümünü sağlayan ve yeşil enerjiye geçişi kolaylaştırıcı teknolojilerin sanayideki önemine odaklanan “Yeşil Organize Sanayi Bölgelerini Karbondan Arındırmak” webinarı 18 Nisan 2024 tarihinde gerçekleşti. Sınırda karbon uygulamalarının da detaylandırıldığı webinarda, kamu ve özel sektörden alanında uzman konuşmacılar bilgi ve deneyimlerini aktardı.
Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Danimarka İstanbul Başkonsolosluğu, Danish Green Growth Network (DGGN), Danfoss Türkiye, MEXT ve KPMG iş birliğiyle düzenlenen “Yeşil Organize Sanayi Bölgelerini Karbondan Arındırmak” webinarı, 18 Nisan tarihinde Danimarka Başkonsolosluğu Enerji ve Çevre Sorumlusu Ticaret Müşaviri Seda Kayrak Bilgen’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Çevre dostu ve sürdürülebilir uygulamaların yaygınlaştırılmasına yönelik adımların ele alındığı webinarın açılış konuşmasını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Haşim Cihan Demirköprülü yaptı. Demirköprülü, etkinlikte şunları söyledi: “Türkiye enerji kullanımı ve üretimi hususunda bir dönüşüm içerisinde. Hem özel sektör hem de kamu sektörü projeler üretiyor. Geldiğimiz noktada ihtiyaçlar değişti. Bakanlık olarak güneş panelleri, sürdürülebilir enerji, ileri arıtma, çamur kurutma sistemleri gibi projeleri desteklemeye çalışıyoruz. OSB’lerin yetkinliği ve farkındalığı bizim için çok önemli. Bu kapsamda Yeşil OSB sertifika projemize de başvurular devam ediyor. Yeşil OSB kriterleri arasında personellerin aldığı eğitimler de yer alıyor. Biz de kamu olarak sahadaki teknik desteklerimizi sürdürüyoruz.”
“Avrupa Birliği, yeşil mutabakat konusunda çok önemli bir rol sergiliyor”
Webinarda görüşlerini paylaşan KPMG Sürdürülebilirlik Hizmetleri Yardımcı Ortağı Burak Oğuz, “Avrupa Birliği, yeşil mutabakat konusunda çok önemli bir rol sergiliyor. Aslında bu bir sürdürülebilirlik dönüşümü. Bu kapsamda Avrupa Birliği, kendisini lider olarak konumluyor ve 2050’ye kadar karbon nötr olma hedefi var. Mutabakat politikalarının en başında da temiz enerji geliyor. Doğrusallığı değil, döngülselliği konuşmaya başlıyoruz. İklim, döngüsel ekonomi, KOBİ’lerle iletişim, adil dönüşüm mekanizması gibi konular önemli mutabakat mekanizmaları arasında yer alıyor. Avrupa Birliği’ni anlamak, Türkiye’nin bundan sonra atacağı adımlar için çok önemli olacak. Dolayısıyla içeride sağlam bir yönetişim olmalı ve sürdürülebilirlik herkesin gündeminde yer almalı. Önümüzdeki süreçte karbon vergileri, sınırda karbon mekanizması gibi kavramlar hayatımıza girecek” diye konuştu.
“Regülasyonlar, şirketlerin yeni stratejiler oluşturması için zemin hazırlıyor”
MEXT, Sürdürülebilirlik ve İnovasyon Yöneticisi Ece Akın Armutak, webinarda ESG konusuna değindi. Armutak, şöyle konuştu: “Şirketlerimizin yeşil dönüşüm konusunda farkındalığının dijital dönüşüme göre daha ileride olduğunu gözlemliyoruz. Şirketlerimiz, regülasyonlar ve müşteri beklentilerinin de etkisi ile hızlı aksiyon alma konusunda istekliler. Regülasyonlar, şirketlerin yeni stratejiler oluşturması için zemin hazırlarken, sürdürülebilir finansman imkânları da bu konunun önemini ortaya çıkarıyor. Sürdürülebilirlik hedeflerinin dijitalleşme ile birlikte ele alınması ise operasyonel mükemmellik, kaynak azaltımı ve enerji verimliliğini destekliyor. Yapay zekâ ile dijital ikiz gibi daha ileri uygulamalara geçmeden kolay ulaşılabilir ve hızlı kazanımlar mevcut. Örneğin; enerji izleme ile enerji tüketiminde minimum yüzde 10 tasarruf imkânı varken, görüntü işleme ile kalite kontrol süreçlerinde malzeme ve lojistik tasarruf u ile de aynı tasarruf seviyelerine ulaşmak mümkün.”
“Danfoss, ürettiği ürünler çerçevesinde karbondan arınma ortağı olarak konumlanıyor”
Webinarda “Endüstride Sürdürülebilirlik ve Karbondan Arınmaya Genel Bakış” adlı sunum gerçekleştiren Danfoss Türkiye Ticari Bina ve Bölgesel Enerji Kıdemli Satış Müdürü Serkan Yavuz, “Karbondan arındırma, piyasaların en önemli konusu haline geldi. Atıkları en aza indirmek enerji verimliliğini, kaynak verimliliğini en üste çıkarmak çok önemli. ‘Bilim Temelli Hedefler’ olarak tanımlanmış yol haritası önemli bir kaynak. Danfoss’un, ürettiği ürünler çerçevesinde kendini karbondan arınma ortağı olarak konumlandırdığını söyleyebiliriz. Üretilen ürünlerin işletmenin enerji verimliliğine katkısı ve karbon ayak izine etkisi önemli. Danfoss olarak operasyonlarımızda 2007’den beri enerji yoğunluğunda yüzde 51 azalma gerçekleştirdik. 2030 yılına kadar üretim tesislerimizin karbon nötr konumuna gelmesini hedefliyoruz Endüstrilerin yeşil bina standartlarına uygun hale gelerek karlılığını artırmaları ve çevreye katkı sağlamaları mümkün. İşletmelerin daha sürdürülebilir olması için kullanılan ürünlerin de enerji verimli ürünler olması ve sürdürülebilirliğe önem vermesi gerekiyor.”
“Verimlilik, en düşük maliyetli enerji kaynağı”
Danfoss Global Sektör Entegrasyonu İş Geliştirme Müdürü Sinem Gündoğdu Kalkin ise ‘Atık Isının Geri Kazanımı ve Sektör Entegrasyonu’ konulu sunumunda görüşlerini şöyle paylaştı: “Sadece AB’de, atık ısı miktarı yılda 2.860 TWh olup, bu miktar AB’nin konut ve hizmet sektörü binalarındaki ısı ve sıcak su için toplam enerji talebine karşılık gelmektedir. Bunun yerine bu f azla ısının büyük bir kısmı geri kazanılabilir ve yeniden kullanılabilir. Ek olarak, sektör entegrasyonu enerji kullanımını optimize ederek, enerji kayıplarını azaltarak ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını en üst düzeye çıkararak sistemin genel enerji verimliliğini artırmaya da yardımcı olabilir. Endüstrilerden, atık su tesislerinden, veri merkezlerinden, süpermarketlerden, metro istasyonlarından ve ticari binalardan gelen fazla ısıyı kullanabilen ısı geri kazanım teknolojileri mevcut. Fazla ısı, bir fabrikaya ısı ve sıcak su sağlamak için yeniden kullanılabilir veya bir bölgesel enerji sistemi aracılığıyla komşu evlere ve endüstrilere ihraç edilebilir.”
Danfoss, gelecek dönemde de sektör profesyonellerine yönelik webinar serisine devam edecek. 23 Mayıs 2024 tarihinde “Atık Isının Kullanılması ve Organize Sanayi Bölgelerinde Bölgesel Isıtma” konulu gerçekleşecek eğitimi, 13 Haziran 2024 tarihinde “Türkiye Enerji Piyasası ve Gelişen Enerji Teknolojileri” ve “Endüstride Elektrik Motorlarında Enerji Verimliliği Potansiyeli ve Örnek Uygulamalar” konulu eğitim takip edecek. Toplamda 3 webinara katılım sağlayan profesyoneller, sertifika almaya hak kazanacak.
EUDP (Enerji Teknolojileri Geliştirme ve Uygulama Programı) tarafından fonlanan karbon yakalamanın atıktan enerji üretimine bağlanması ile ilgili projede Amager Araştırma Merkezi ile Danimarka Teknik Üniversitesi, Pentair ve Ramboll firmaları karbon yakalamanın atık yakmayla güçlü ilişkisini ve bölgesel ısıtma sürecinde ortaya çıkan fazla ısıyı kullanarak enerji-nötr hâle getirilip getirilemeyeceğini araştırıyor.
Yüksek miktarda biyojenik CO2 yakalamanın mümkün olduğu karbon yakalama teknolojiisi, atıktan enerji üretimi bağlamında özellikle ilgi çekici çünkü, bu vesileyle bitkiler atmosferdeki CO2 miktarını düşürebilir. Amager Bakke’den ortaya çıkan karbon salınımının 3’te 2’si biyojenik CO2’den oluşuyor.
ARC’nin yeni tesisin açılışını yaptığı gün Kopenhag Belediye Başkanı Sophie Hæstorp Andersen şu açıklamaları yaptı:
“Domates yetiştirmek için atıktan enerji üreterek karbon yakalamak, inovasyonun aynı anda birkaç iş başarmamıza nasıl imkân tanıdığının güzel bir örneğidir. Ümit ediyorum ki bu yeni tesisten edinilecek tecrübeyle ilerde, her yıl 300.000 otomobilden salınan CO2’yi yakalayacak seviyede, tam kapsamlı bir tesis daha kurabiliriz.”
ARC Yönetim Kurulu Başkanı tesiste yakalanmış CO2’nin nasıl değerlendirilebileceğine yönelik potansiyeli şu sözlerle vurguladı:
“Bacamızdan CO2 yakalayabildiğimizi kanıtladık. Yakalanan karbondioksitin değerlendirilebileceğini gösterdiği için bu bir sonraki adım için çok önemli. Bir atıktan enerji üretme tesisinin baca gazından karbondioksit yakalanıyor, bu önce baskılanıyor, sonra soğutuluyor, ardından da sıvılaştırılarak Zealand’da bahçecilikte kullanılıyor.”
Bu durum karbon yakalama için önemli bir değer zinciri ortaya koyarken yeni bilgilere de katkı sağlıyor. Şimdilik kurulmuş olan tesisler ARC’nin geniş çapta, yılda 500.000 tona varacak düzeyde, karbon yakalamaya yönelik nihai amacında önemli bir adım teşkil ediyor.
Karbon yakalamanın atıktan enerji üretimine bağlanmasının temel zorluğu baca gazlarının bileşimindeki çeşitliliktir. Bunun nedeni ise enerjinin üretildiği atıkların cinslerinin birbirinden farklı oluşudur. Bir başka deyişle, karbon yakalamanın atıktan enerji üretimine bağlanması durumunda verimliliği feda etmek zorunda kalmadan sorunun çözülebilmesi gerekmektedir.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.